Ağrı’nın Üç Yüzü


Yeryüzündeki bazı dağlar yüksekliğiyle nam salmıştır, bazıları çetinliğiyle, bazıları ise hakkında anlatılan efsanelerle, endamına yazılmış şiirlerle, doruklarına yakılmış şarkılarla. Bazı dağların kendine özgü sesinden, bazılarının ise kuytularındaki perilerden söz edilir. Ağrı Dağı ise hem efsanelerle, hem aşk hikâyeleriyle anılır, zalim hükümdarlara, eteklerinde gezinen yağız atlara, göllerinde yıkanan beyaz kuşlara dair masallar anlatılır.
Yazı: Özcan Yurdalan / Fotoğraf: Saner Şen
Bir dağın hikâyesini anlamak için ona nereden bakmak gerekir, doğrusu bilmiyorum. Anadolu’nun en yüksek dağı Ağrı’nın yanından yöresinden çok geçtim, çevresinde epeyce dolaştım, uzaktan seyrettiğim de oldu, eteklerine sürtünerek geçtiğim de… Hatta bir keresinde neredeyse zirvesindeki karları, dokunacak kadar yakın hissettim. İnsan, yeryüzünün bu ihtişamlı görünümüyle sadece fiziksel değil, aynı zamanda içsel bir bağ da kuruyor. Benim de tuhaf bir ilişki var Ağrı ile aramda, ihtişam duygusunun yarattığı şaşkınlık, bir tür hayranlık ve peş peşe derin soluklar alma ihtiyacı. Sevdaya düşmek gibi bir şey… Dağların hikâyesini anlamak için ona hangi yönden bakıldığı kadar, hangi tarihten, hangi kültürden bakıldığı da önemlidir. Bu nedenle, çevremde başka diller konuşulurken de uzun uzun izledim Ağrı’yı, o dillerin anlattıklarını dinledim.
Yeryüzündeki bazı dağlar yüksekliğiyle nam salmıştır, bazıları çetinliğiyle, bazıları ise hakkında anlatılan efsanelerle, endamına yazılmış şiirlerle, doruklarına yakılmış şarkılarla. Bazı dağların kendine özgü sesinden, bazılarının ise kuytularındaki perilerden söz edilir. Ağrı Dağı ise hem efsanelerle, hem aşk hikâyeleriyle anılır, zalim hükümdarlara, eteklerinde gezinen yağız atlara, göllerinde yıkanan beyaz kuşlara dair masallar anlatılır. Kurulmakta olan bir şehrin ilk yapısında dağdan alınan taşlar kullanılırsa o şehrin sonsuza kadar yaşayacağına inanılır. Ama yaşattığı gibi öldürebilir de… Bir başka söylence, öfkesinden kadim bir kenti lavlarıyla örtüp yok ettiğini anlatır.
Dünyanın en yüksek zirvesi Everest de dâhil olmak üzere bütün heybetli dağların pek çok ismi vardır. Everest, Nepal’de Sagarmatha, Tibet’te Chomolongma’dır. Ağrı da pek çok isimle anılır. Selçukluların Eğridağ dedikleri Ağrı; Ararat, Masis, Kuh-i Nuh, Cebel ül Haris olarak da adlandırılır. Ararat adının dağın kendisi gibi garip bir serüveni var: Eski İbranice yazılmış olan Kitab-ı Mukaddes’te ünsüz harflerle “rrt” şeklinde geçen adlandırma, bir pasajda Nuh’un Gemisi’nin oturduğu dağ, iki yerde Assur kralı Sin-ahhe-riba’yı öldüren katillerin kaçtığı ülke, bir bölümde de Mini ve Aşkenaz ile birlikte bir krallık olarak geçer. Kitabı Batı dillerine çeviren Ortaçağ rahipleri, “rrt” ünsüzlerine birer “a” ünlüsü ekleyerek Ararat olarak okumuşlar. Ancak uzun yıllar bölgede Urartu kazılarını yöneten Prof. Dr. Veli Sevin, Ararat’ın bu okunuşunun da doğru olmadığını ve Urartu olması gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla Ararat, İÖ 9-7. yüzyılda Aras ve Dicle arasında hüküm süren Urartu Krallığı’nın adının Batı dillerinde okunmuş İbranice karşılığı.