Boğulduğum İçin Üzgünüm
Uluslararası tıbbi insani yardım kuruluşu Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) ve Beyrut merkezli Studio Kawakeb işbirliği ile hazırlanan “Boğulduğum İçin Üzgünüm” adlı film, ülkelerindeki savaştan, istikrarsızlıktan ve olumsuz yaşam şartlarından kaçıp Avrupa’ya ulaşmak isteyen insanların bu yolculukta nelerle karşı karşıya kaldığını anlatıyor.
Video: Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) ve Studio Kawakeb
Üzgünüm annem, teknemiz battı; gideceğim yere varamadım. Yol parası için aldığımız borçları geri veremeyeceğim.
Cesedimi bulamazlarsa ağlama anne. Zaten sana ne faydası var ki artık? Cenazeyi taşıma, yükleme, defin ve taziye masrafından başka?
Üzgünüm anneciğim, savaş çıktığında ben de kaçmak zorunda kaldım, her insan gibi. Oysa onlarınki kadar büyük hayallerim yoktu. Benim bütün hayallerim senin ilaç kutuna sığacak ve diş tedavini yaptıracak kadardı.
Üzgünüm benim güzel evim, artık kapının arkasına ceketimi asamayacağım.
Üzgünüm ey dalgıçlar ve arama-kurtarma ekipleri, boğulduğum denizin adını bilmiyorum.
Merak etmeyin, ey sığınma ve göç kurumları, size yük olacak değilim.
Teşekkür ederiz, engin mavi deniz, bizi kabul ettin, vizesiz ve pasaportsuz.
Teşekkürler balıklar, etimi paylaştınız; ne memleketimi sordunuz, ne dinimi, ne de siyasi görüşümü.
Teşekkürler haber kanalları, ölümümüzü son dakika haberi olarak verdiniz; 5 dakikalığına, her saat başı, tam 2 gün boyunca.
Teşekkürler üzüldüğünüz için haberleri duyduğunuzda.
Boğulduğum için üzgünüm…
Film, güvenli bir ülkeye geçmeye çalışırken denizde boğulmuş Suriyeli bir mültecinin üzerinden çıktığı düşünülen bir mektuba dayanıyor. Dünyanın savaş, zulüm ve umutsuzluktan kaçan milyonlarca insanın sesini duymazlıktan geldiği bir dönemde, Akdeniz’de boğularak hayatını kaybeden binlerce insandan birinin, ailesine ve mültecilerle ilgili kurumlara söylediği sözler bunlar. 7 dakikalık animasyon film, Sınır Tanımayan Doktorlar’ın arşivindeki gerçek fotoğraflar temel alınarak hazırlanmış.
Boğulduğum İçin Üzgünüm, 9. “Hangi İnsan Hakları?” film festivali kapsamında, 17 Aralık 2017’de İstanbul’da gösterildi. Gösterimin ardından söz alan yönetmen David Habchy, mülteciliğin insanların yüzlerinden, kimliklerinden, coğrafyalardan bağımsız, tüm dünyada geçerli bir konu olması nedeniyle filmin siyah-beyaz olmasını ve kimliğe dair ayrıntılara yer vermemeyi tercih ettiklerini söyledi.
MSF’den Yazan Al-Saadi ise, bir izleyicinin, mültecilerin karşılaştığı sorunların aşılmasına nasıl katkıda bulunulabileceğini sorması üzerine, mültecilik alanındaki politikaların değişmesi için mücadele etmek gerektiğini, bu alanda faaliyet gösteren kurumlarla birlikte çalışmanın yanı sıra, bireylerin günlük hayatta karşılaştıkları yabancı düşmanlığına ve ayrımcılığa “hayır” demekle dahi değerli bir adım atacağını belirtti.
2016’da her gün “en az” 12 kişinin Akdeniz’de boğularak öldüğü düşünülüyor. Afet, salgın hastalık ve silahlı çatışmalardan etkilenenlere ücretsiz tıbbi insani yardım sunmayı amaçlayan Sınır Tanımayan Doktorlar, Avrupa’ya ulaşmak isteyen çok sayıda insanın denizde boğularak hayatını kaybetmesini insani yardım alanında, acil müdahale gerektiren ciddi bir kriz olarak görüyor. Bu nedenle 2015 yılından bu yana Akdeniz’de arama-kurtarma faaliyetlerinde bulunan MSF, bugüne dek 70 binden fazla insanı denizden kurtardı. MSF, sınırları kapatmanın ve düzensiz geçişleri engellemeye çalışmanın, zor durumdaki insanları güvenli ülkelere ulaşmak için tehlikeleri göze almaktan alıkoymadığını vurguluyor ve mülteciler için güvenli ve yasal alternatifler oluşturulması çağrısında bulunuyor.
Sınır Tanımayan Doktorlar’ın dünya çapındaki çalışmaları hakkında daha fazla bilgi için www.sinirtanimayandoktorlar.org ve www.msf.org adreslerini ziyaret edebilirsiniz. MSF ekiplerinin Akdeniz’deki arama-kurtarma çalışmaları için de http://searchandrescue.msf.org ve https://twitter.com/msf_sea Twitter hesabını takip edebilirsiniz.