Kırım Tatarları


Karadeniz’in kuzeyinde yer alan Kırım Yarımadası tarih boyunca sürekli işgallerle gündeme geldi. Bu işgallerden en fazla etkilenenler de kültürlerini korumaya çalışan Kırım Tatarları oldu…
Yazı ve Fotoğraf: İlker Gürer
Bu yolculuğu 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinden önce gerçekleştirmiştik. Sovyetler Birliği’nden günümüz Rusya’sına kadar bölgedeki farklı Türk etnik unsurları hep ilgimi çekmiştir. Bu nedenle İngiliz meslektaşımın Kırım’a beraber gitme davetiyle, yapacağımız ziyaret ve program üzerine kısa değerlendirme sonrasında yola çıktık. Kırım’da yaşayan Tatarlara tanık olmak düşüncesi beni daha gitmeden heyecanlandırmıştı. Hikâyenin ruhuna uygun, uzun süreceğini bilsek de deniz yolculuğunu seçtik. Böylelikle bölgedeki Rus donanmasını da görebilecektik. İstanbul’dan Sivastopol Limanı’na hareket eden bir kargo gemisiyle yolculuğumuz başladı. Kırım açıklarında yer yer devriye atan Rus donanmasını görebildim. Eskiden bir KGB radar gemisi olduğunu öğrendiğim bu eski gemiyle yolculuğumuz yaklaşık 36 saat sürdü. Yola çıkmadan iletişim kurduğum İstanbul’daki Tatar derneklerinin yönlendirmeleriyle Kırım’da bize yardım edecek kişiler de bizi bekliyordu. Sivastopol’a vardıktan sonra Kırım’ın başkenti Simferopol’a otobüsle geçtik. Kırım Haber Ajansı Genel Müdürü İsmet Yüksel’in yardımıyla ayarladığımız rehberle birlikte tanıklığımız da başladı. İlk gün sokaklarda gezinirken dikkatimi çeken ilk şey Kırım’daki Tatarların yoksulluğu oldu. Halkın büyük bir kesimi ekonomik sıkıntılar içindeydi. Bölgenin üzerine çökmüş depresif atmosfer her yerden hissediliyordu. Ama Tatarlarla tanışınca kültürlerine olan bağlılıkları ve sahip oldukları yaşam umudunu fark edebildim.
Karadeniz’in kuzeyinde yer alan Kırım Yarımadası tarih boyunca sürekli işgallerle gündeme geldi. Yarımadada bulunan Sivastopol Limanı stratejik konumundan ötürü özellikle Ruslar açısından önemliydi. Kırım’ın sürekli işgallere maruz kalmasından da en çok yarımadanın hakim kültürlerinden Tatarlar etkilendi. Çarlık Rusya ve Sovyet döneminde sürgün edilen ve sayıları giderek azalan Tatarlar yarımadada azınlık haline geldi. 1954 yılındaki Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti Prezidyumu sonucunda Kırım bölgesi Ukrayna’ya bağlanmıştı. 1991 yılında Ukrayna, Kırım’ın özerk statüsünü teyit etmiş ve tüm Kırım Tatarlarının sürgünden dönmesine izin vermişti. Birlikte zaman geçirdiğim Tatarlar, Rus ve Ukraynalı komşularıyla aynı haklara sahip olmaları gerektiğini dile getiriyorlardı. Yaşlı Tatarların geçmişte yaşadıkları sürgünlere, zulümlere rağmen sergiledikleri azim beni etkiledi. Hüsniye Hala’nın “Küçük bir kızken yaşamın zorluklarını gördüm ve yaşadığım sürgün zorluklara karşı beni daha güçlü hale getirdi” sözü bunu kanıtlıyordu. Elektriği ve suyu olmayan eğreti bir evde yaşıyor ve yaşama tutunmaya çalışıyordu. Daha sonra yaşı seksene dayanan esprili Seyit ile tanıştım. Misafirperver Seyit’in daveti üzerine evinde misafir olduk. Kızı ve torunlarıyla birlikte Sivastopol’ün kenar mahallelerinde yaşayan Seyit geçmişte yaşanan sürgünde yaşadıklarını ve sonrasında anayurduna dönmek için çok uğraştığını anlatırken duygularını gizlemeden gözyaşları içinde kaldı.
Kırım’ı ziyaretimde edindiğim izlenimlerden en önemlisi yaşlı Tatarların gençlere göre daha umut dolu oluşuydu. Simferopol’de bir camide bekçilik yapan Ahmet, Tatar bayrağı önünde fotoğrafını çektikten sonra ettiğimiz sohbette Ukrayna vatandaşı olmaktan gurur duyduğunu anlattı. Oğlunun Ukrayna’da ulusal boks unvanına sahip olduğunu ekledi. Yakın zamanda 2014 yılında Ukrayna’da gerçekleşen olayların sonucunda Victor Yanukoviç iktidarı son buldu. Yeni yönetimin gelmesiyle beraber Kırım Özerk Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti önce Kırım’ın bağımsızlığı ve ardından Rusya’ya bağlanma konusunda 81 milletvekilinden 78’inin onayıyla 16 Mart 2014’de referandum gerçekleştirme kararı alındı. Referandum sonucunda Kırım vatandaşlarının %93’ü Rusya Federasyonu’na bağlanmayı kabul etti. Kırım Tatarları referanduma gitmeme kararı alarak boykot kararı verdi. Tarihte yaşadıkları trajik olaylardan birine daha tanık olmuşlardı. Bu kez Ukrayna ve Rusya arasındaki krizi en derinden yaşamışlardı.