Latmos; Kutsal Sığınak
‘Dağ’ denilince aklınıza üşüşen imgeleri bir kenara bırakın. Latmos, bizim bildiklerimizden değildir. Oluşumu nedeniyle olağanüstü bir görünümdedir. Yüzeyi tanrılar tarafından serpilmiş gibi duran her biri yontuyu andıran kayalarla kaplıdır.
Yazı ve Fotoğraf: İlker Turan
Bu kayalar doğa tarafından öyle yumuşatılmıştır ki çıplak ayakla tüm gün üzerlerinde dolaşabilirsiniz. Kayaların arasındaki boşluklar ise küçük birer bahçeye dönmüştür. Zeytin, fıstık, meşe ve sığla ağaçları gölge ve meyveleriyle bu bahçeleri bereketlendirir. Şimdi Beşparmak Dağları diye anılan dağın adı Strabon’a göre körfezle birlikte Latmos’tur. Ama Strabon’dan çok önce tarihe not düşen birileri var. Batıya doğru uzanan bu dağlara yüzlerce kaya resmi işlenmiştir. 8000 yıl önce Latmos’u kendine ev edinen toplulukların eseri olan bu kaya resimleri benzersizdir. Ne savaş ne de avlanma sahneleri görürsünüz içlerinde. Kadın, erkek ve çocuklar kutlamalar yapmakta, dans etmekte, yan yana durmaktadır. Bunlar mutlu olmayan toplumların üretebileceği eserler değil. Latmos’un şefkati bakır oksitle şekillenmiş figürlere yansımaktadır.
Antik çağlarda Latmos’a yerleşim devam eder. Selena Endymion’a âşık olur ve hikâyeleri mitolojiyi renklendirir. Limanlar, surlar, tapınaklar inşa edilir ama Latmos Körfezi’nin kaderi değişmek üzeredir. Menderes Nehri alüvyonlarıyla boğazı tıkamış, körfezi denizden kopararak bir göl olmaya mahkûm etmiştir. Herakleia adını almış olan şehir yüzlerce yıl boyunca terk edilir. Dünyanın başka bir köşesinde İslam’ın doğuşu Latmos’un kaderini yeniden değiştirecektir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya hızla yayılan İslam, bu büyük coğrafyalarda yaşayan, kendini İsa’ya adamış sayısız din adamını yerinden etmiştir. Keşişler akın akın gelirler ve Latmos’un şefkatine sığınırlar. Artık kaya resimlerinin yanına ikonalar da işlenmekte, savunması kolay noktalarda manastırlar inşa edilmektedir. Türklerin Anadolu’ya yayılmasıyla birlikte rüzgâr yeniden tersine dönse de yaşam bu dağlarda hiç bitmez.
1960’lara değin Anadolu parsının yuvası olmaya devam eden Latmos, sayısız niteliğine rağmen günümüzde maden baronlarının pençesinde kıvranmakta. Coğrafyanın milli park olması için yapılan tüm girişimler geçiştirilmekte ve kaya resimlerinin, antik kalıntıların, mezarların, manastırların, doğa güzelliklerinin göz göre göre yok edilişi gazete sayfalarına düşmesine rağmen koruma süreci başlatılmamakta. En az on bin yıldır insana kucak açan, sığınak olan bu dağlara verdiğimiz karşılık da düşündürücü.