Masalcı ve Su Damlası
Masal, aslında hayata bir övgü. Göze alınabilecek tüm olasılıklar için bir ufuk taraması. Hayal gücünün sınırsızlığını görmek için bir fırsat. Masal aslında bu açıdan bakıldığında insan için en büyük hakikat.
Yazı: Karin Karakaşlı / Fotoğraf: Şehlem Kaçar
“Masallar hep çocuklara mı anlatılır? Zannederler ki insanlar büyüdükçe, masallara kulak vermez olurlar… Öyle değil. Büyükler de masallara ihtiyaç duyar. Size bir şey söyleyeyim mi? Masalını kaybeden insan, hayallerini de kaybeder…” Pınar Selek işte bu sözlerle çizdi masallarının patikasını. O patikada giden kendiyle karşılaşır. Gerçekten olduğu haliyle. O hani uykuda yol aldığı hayal diyarlarında karşılaştığı özüyle. Sanki bir peri tepene dikilmiş de seni kolluyor gibi. İsteğini gerçek kılmak için değil. Ne istediğini bilmeni sağlamak için. Sabah olduğunda sadece duygusu kalacak rüya perisinin ama işte bir kez kendi sesini işittin. Yalanlara sığınma hakkını yitirdin.
İlle dedikodu yayılacak değil ya kulaktan kulağa. Mesela doğduktan sonra ismin fısıldanır kulağına, oradan ruhuna. İsminle anılır olursun. Sonra en derin sırlar, içten taşan sevgi şöyle iyice yakına gelip kulağa söylenir. Sanki böylece kalbe daha doğrudan gidecekmiş gibi. Düzen zalimdir. Sana seni unutturmaya yeltenir. Ama artık korkun yok, çünkü o karanlık geceden Gece Saçlı Peri’yle geçtin. Kimselerin görmediği bir yoldaşın var sanki. Bir yol arkadaşın. Yeniden inandığın hayatta sen de başkalarına o var olduğunu unuttukları hediyeyi hatırlatmaya koyul hadi. Adı umut olsun. Umudu kimse vermez sana. Aksine, çalmaya çalışırlar onu senden. Ve her seferinde sil baştan içinden bulup çıkarman gerekir onu. Sen acıdan geçtin. İnsanın hiçbir hali yabancın değil. Anlarsın, dayanışırsın. Hem zulüm günlerinde elden başka ne gelir. Sığınacaksın hazinene, bir de birbirine. Bir umut bir de aşk vardır masala yakın duran. Mucizeye. Kendin olarak kendi olan biriyle yolculuğundur aşk. Ayrı gözlerle bakılan ortak bir ufuk. Varlığından taviz vermeden çoğalma. Bir sırdaşlık. Hani şu çocuklukta kalan…
Sonra yine Pınar alsın sözü. Masal yoldaşın… “Biz, gerçekten masallara inanan çocuklardık. Çünkü güzel şeylerin olabileceğine inanan bir ortamda yetiştik… Benim zor bir hayatım oldu ama hiç mucizesiz kalmadım. Hiç sevgisiz kalmadım. Hiç heyecansız kalmadım. Hiç masalsız kalmadım… Çocukken çok söylerdim… ‘Bir masal gibi yaşayacağım’ derdim. İnandığım, etkilendiğim hikâyeler gibi bir hayat istedim, çok mu?”
Çok olur mu hiç? Az bile. Masal gibi yaşayacağız bu hayatı. Düşmana inat diye…