Müzikal Burdur

Anadolu’nun en çarpıcı seslerinin yankılandığı bir coğrafyadır Teke Yarımadası. Müzikal bir havzadır. Burdur da bu müzikal coğrafyanın başkenti. Halk sanatçıları boğaz havasıyla, icrası zor türkülerle; sipsi, cura, üç telli gibi enstrümanlarla ilin sesini dünyaya duyuruyor.

Yazı: Yusuf Erkan / Fotoğraf: Umut Kaçar

Burdurlu halk sanatçısı Hacı Ali Yılmaz (Haceli), kentin en eski radyosu Burdur FM’de canlı yayında. Burdur’da Neşet Ertaş tarzı bağlama çalışıyla bilinen Haceli aynı zamanda Teke Yöresi türkülerini başarıyla icra ediyor. Program söyleşi ve türkülerle devam edip gidiyor. Spiker Serkan Şimşek, Mandırna Ovası’ndaki işçilerden gelen isteği iletiyor, “Mandırna Ovası’ndaki fasulye toplamalarda çalışan işçi Gülten Güler ve arkadaşlarına.” Serkan’ın kadın işçilerin dayıbaşlarından bir ricası var. “Türkü süresince bir mola veriverin gali.” Burdurlularca “Türkiye’nin en iyi fasulyesinin yetiştiği” kabul edilen Mandırna Ovası göllerin evrimindeki Burdur coğrafyasının ovalarından birisi. Doğanın ve tarihin çok şey bahşettiği bu topraklarda deniz yok ama kent topraklarının hiç deniz görmediği anlamına gelmiyor bu. Jeologlara bakılırsa yaklaşık 35 milyon yıl önce Akdeniz Geç Oligosen’de Burdur içlerine kadar ilerlemiş ve ovaların en çukur yerlerinde birer göl bırakarak geri çekilmişti. Akdeniz’in ziyaretinden geriye 14 göl kalmıştı. Göllerin sayısı günümüzde yarı yarıya azalarak yediye düşmüş durumda.

 

Göl kenarlarına kurulan birçok yerleşim vardı. Gölhisar Gölü üzerindeki yarımadada Sinda, kurutulmuş olan Söğüt Gölü’nün eski kıyılarında Eukereia-Manay Asarı, Yazır Gölü çevresinde Roma yerleşimleri, Salda dolaylarında Aulindenos ve Kayadibi’nde Diocaserea, Yarışlı Gölü kıyısında Tymbrianassos, Karataş Gölü yakınlarında Olbasa, kurutulmuş olan Kestel Gölü etrafında Komama, Kretapolis, Kolbasa ve Burdur Gölü’nün eski kıyılarında Polydorion bunlardan başlıcalarıydı.

Bir Burdur türküsü; “Şu Burdur’dan gece geçtim görmedim/ Beş çeşmeden su içtim kanmadım” diyordu. Burdur’u gece ya da uğramadan geçerseniz bir şey göremezsiniz. Ama sapıp da çeşmelerinden su içmeye başlarsanız kanılmaz bir yerdir. Aslında Burdur’un transit geçiş yeri olması tarihinden gelen bir özelliğiydi. Burdur; İÖ 5’te Anadolu’da yapılan ilk yollardan biri; Via Sabaste’den bu yana iç bölgeleri Ege ve Akdeniz’e bağlayan geçiş yolları üzerindeydi.