Savaşın Gölgesinde Bir Festival “Berxbır”
Berxbır (Kuzu kırpma) Kültür ve Doğa Festivali, Laleş Yaylası’na günler öncesinden çıkıp peynirlerini, yoğurtlarını yapıp hayvanlarını yıkayan sonra da festival alanında kamp hazırlıklarını yapan Beytüşşebap halkı tarafından, geleneksel ve renkli kıyafetleri ile kültürel zenginliklerini paylaşarak ortak komünal bir hayatın da örneğini sergiledikleri bir festival.
Yazı ve Fotoğraf: Hale Güzin Kızılaslan
Yaz ayının nefes almayı bile zorlaştıran sıcağında Cizre’den geçerken arabanın termometresi 52 dereceyi gösterdiğinde gözlerime inanamadım. Sapsarı bir coğrafyada arabayla ilerliyorduk. Bir müddet sonra daracık yollarda kıvrıla kıvrıla ilerlemeye başladık. Yemyeşil bir vadiye girdiğimizde çok geniş olmayan bir ırmak boyunca birinin bitip diğerinin başladığı köylerin arasından geçiyorduk. Bir süre sonra Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Irak ve Suriye sınırlarından ortalama 20 km uzaklıkta bulunan, yüksek dağlarla çevrili bir yerleşim olan Beytüşşebap’taydık. “Beytüşşebap” ismi son dönem Osmanlı kayıtlarında bahsi geçmekle birlikte Hekarili Pertew Beg’in (1777-1841) şiirlerinde de geçiyor. Bê, Arapçası ‘beyt’ Asuricesi ‘beth’ olan sözcüğün yerel telaffuzu, bölgede çokça kullanılan “hane, konak” anlamına geliyor. Böyle olunca Beyt Şebab, “gençler evi” anlamında Arapça bir terim olarak kabul edilse de Aramice “Beth Şabath” kelimelerinden türeyen bir isim olduğu ve bölgede yaşadığı düşünülen Museviler tarafından verildiği de iddia edilmekte. Dolayısı ile hem sert iklim karakteri hem de yüzlerce yıllık tarihi anlatıları ile yazını olmayan ama yaşayan bir coğrafyanın içinde dolanıyorduk.
Özellikle son bir kaç yıldır sıcak çatışmalar yüzünden gündelik hayatın sürdürülemez hale geldiği bu bölgede biz de duyduğumuz bir festivali görmek, bölge halkını tanımak için yola koyulmuştuk. Yine çok eski bir anlatıya göre Büyük İskender’in komutanı Antiius’un geçemediği ve bu yüzden Kato (Lanet) ismini taktığı dağın yamacı bu festival için toplanan insanlara ev sahipliği yapıyordu. Halk, Haziran ile Ağustos ayları arasında yaylaya çıkarak peynir ve süt ürünlerini hazırlayıp, hayvanlarını beslediği Kato Dağı’nın eteklerinde bulunan Laleş Yaylası’nda yıllardır festivali sürdürmeye çalışıyordu. Dönem dönem güvenlik gerekçesiyle yerel halkın girişine bile kapatılan Laleş Yaylası ve Kato Dağı, aslında halkın hem ekonomik ve yaşamsal ihtiyaçlarını gidermeye çalıştığı hem de her fırsat bulduğunda unutmamak için kültürel miraslarını aktardıkları bir etkinlik ve yaşam alanı.
Berxbır (Kuzu kırpma) Kültür ve Doğa Festivali, Laleş Yaylası’na günler öncesinden çıkıp peynirlerini, yoğurtlarını yapıp hayvanlarını yıkayan sonra da festival alanında kamp hazırlıklarını yapan Beytüşşebap halkı tarafından, geleneksel ve renkli kıyafetleri ile kültürel zenginliklerini paylaşarak ortak komünal bir hayatın da örneğini sergiledikleri bir festival. Üç gün süren etkinliklerde geçmişleri çok eski zamanlara dayanan oyunlar, yaşlı erkeklerin gençlerle oynadıkları ve oyunları öğreterek aktardıkları ritüellere dönüşüyor. Seyrettiğinizde neredeyse Beyzbol izlenimi veren ‘holana xîyskê’ ve ‘holana şeqanê’ gibi yün ve keçeden yapılan topla oynanan oyunlarla, yöredeki yaşlı ve genç kadınların yaylada hazırladıkları yoğurt ve peynirle katıldıkları yarışmalar ile heyecanlı bir hal alıyor. Festivale adını veren kuzu kırpma yarışması ise en ilgi çeken yarışmalardan birisi. El makası ile kırpılan kuzulardan en hızlı ve başarılı kırpma işini yapan yarışmacı yarışmayı kazanıyor. Bunun maharet isteyen bir ustalık işi olduğu söyleniyor. Üç gün boyunca konserler ve tiyatro gösterilerinin yapıldığı festivalde gece ve gündüz kesintisiz süren halay, geniş kitlenin coşkusuyla bizi içine çekip alıyor. 2014 yılının yazında izlediğim bu festival iki yıldır yapılamıyor. Bin yıllardır savaşların ve aynı zamanda pek çok uygarlığın varlığını sürdürdüğü topraklarda İbn-i Haldun’un dediği gibi coğrafyanın kaderini paylaşan ve onunla mücadele eden insanların yaşamı ise her şeye rağmen devam ediyor.