Tavus incilerinin 73. Fermanı: Ezidiler

Meleke Tavusun incileri, iplerini koparmış bir barbar sürüsünün katliamına uğradı 73. kez. Musul’un işgalinden sonra insanlığa, inanca ve kadına saygısını yitirmiş barbarlar bu kez din adına Ortadoğu’nun en kadim halklarından, en eski dillerinden birine, Ezidilere göz dikmişti. 3 Ağustos 2014’de Şengal’e varan barbarlar tarihe 73. Ferman olarak geçecek insanlık dışı bir parantez açarak dünyanın gündemine girip, tepkisine neden olacaktı, ancak olanlar o masum halka, Ezidilere olacaktı.

Yazı ve fotoğraf: Refik Tekin

Şengal (Sincar) Musul’un batısında ve 2 saat uzağında, Tel-Afer’e 45 dakikalık mesafede, Duhok’un güneyinde, Suriye’nin kuzey batı sınırında bir kenttir.  Musul’un bir ilçesi olan Şengal, kasaba ve köyleriyle birlikte 500 bin nüfusa sahiptir. Ezidiler’in burada, kendi topraklarında,  dini vecibelerini yerine getirdikleri çok sayıda kutsal mekân ve türbeleri mevcuttur.

Kendi topraklarında tarih boyunca 72 katliam yaşamış Ezidiler, 3 Ağustos 2014’de 73’üncü katliama uğradılar. Ondan iki ay kadar önce, 8 Haziran’da Musul’un merkezini oluşturduğu Ninova vilayetini mukavemetsiz ele geçiren IŞİD, Şengal merkezi ve bağlı köy, mezra ve beldelerde yaşlı, kadın ve çocuk ayırmadan kısa sürede 1500 Ezidi’yi katletti, 6.417 kişi kaçırdı. Bunlardan 3.500 kadarı kurtarıldı, diğerleri kurtarılmayı bekliyor hâlâ.

2.800 kadar çocuk babasız kaldı; 360 bin Ezidi göç etmek zorunda kaldı. Ezidilerin kutsal türbelerinden 68’i tahrip edildi.  Şengal (Sincar) IŞİD’ten temizlendikten sonra 80 toplu mezar bulundu.

IŞİD saldırısı başladığında Ezidilerin bir kısmı Şengal dağına sığındı. Yanlarına bir şey almaya fırsat bulamayan bu Ezidiler’den çocuk ve yaşlı önemli bir kısmı susuzluk ve açlıktan öldü. Canlarını kurtarabilenlere de çok zor şartlarla yaşam mücadelesi vermek düştü.

Şengal’den kaçmak zorunda kalan yüz binlerce Ezidi ise Irak Kürdistan Bölgesi’nin Duhok, Zaxo, Laleş ve Şarya kentlerine; bir kısmı ise açılan güvenlik koridorundan geçerek Kuzey Suriye ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı. Şengal dağına sığınan ve orada kalmaya devam eden Ezidilerin sayısı çoğunluktaydı. Dağda, kendi imkânlarıyla kurdukları barınaklarda yaşamlarını sürdürmeye çalıştılar. Suyun olmadığı, gündüzlerin çok sıcak, gecelerin ise soğuk olduğu dağda çok sayıda ölüm oldu.

Ezidiler kurtuluş olarak gördükleri Şengal Dağı’nda gözün gördüğü her yere yerleştiler. Temel ihtiyaçlarının karşılanması için yardımlar taşındı ve çadırlar kuruldu. Ezidiler acılarının ve hüzünlerinin arasında kendi imkanlarıyla kurdukları tandırlarda ekmek pişirmeye ve organize olmaya başladılar ve bir süre sonra eğitim için okullar kuruldu. Şengal Dağı’nda kalmayan Ezidiler ise Duhok, Zaxo, Laleş ve Şarya kasabalarında, yaz tatilinden dolayı boş olan okul binalarında, inşaatlarda, terkedilmiş sanayi sitelerinde yaşam mücadelesi vermeye başladılar. Bir kısmı ise özellikle Zaxo ve Duhok arasında bulunan göçmen çadır kentlerine yerleştiler. Bu çadır kentlerinde kalanların çoğu Suriye savaşından kaçan Süryaniler ve Türkmenler’di. Bu çadır kentlerde yer bulamayan Ezidiler ise çadır kentlerin hemen yanlarına kendi imkanlarıyla yaptıkları barakalar ve arabaların üstüne attıkları naylonların altında güneşten korunmaya çalışıyor ve orada yaşam mücadelesi veriyorlardı.

Hava sıcaklığının 50 dereceyi bulduğu topraklarda, çadırlarda yaşam mücadelesi veren Ezidiler’e bakarak katliamın ve savaşın bıraktığı tüm izlere tanıklık edebiliyor insan. Karşılaştığımız her Ezidi ailenin, bireyin gözlerinde yaşanan katliamın öfkesini, acısını ve niçin sorusunun şaşkınlığını okuyabilirsiniz. Her bir ailenin, aile bireylerinden kaç kişinin katledildiği veya kaçırıldığı ilişkin soruları cevaplarken kelimeler hüzünle dökülüyor dudaklarından ve tanıklıklar daha da ağırlaşıyor, insanın omuzlarının üstüne kocaman bir yük bindiriyor. Ailesi kurtulsun diye IŞİD’e karşı ölüme yürüyenler, evladını susuzlukta kucağında kaybeden aileler, gözlerinin önünde katledilen canlarının acısıyla eksilen hayatlar… Bu tanıklıkları dinledikçe insan, insanlığından utanır duruma geliyor.

Kavurucu sıcakta hayatını kurtarmaya çalışan Ezidiler, ayaklarında terlikler ve sandaletlerle uzun yollar yürüdüler. Sürekli geride kalan aile bireylerinin yollarını gözlemekten hiç vazgeçmediler. Bir tarafta çadırlarda bir parça buz almak için araçların arkasından koşuşturmalar. Diğer yandan Sünnilere karşı yaşanan psikolojik travmanın yarattığı ürkek bakışlar. Suriye’nin kuzeyindeki Derik kentinde kurulan Newroz Kampı’na katliamdan çok sonra yine Ezidi aileler gelmeye devam ediyor. Kamptaki Ezidiler için büyük kazanlarda yemekler yapılıyor. Gençler yemekleri çadır çadır dolaştırıp, dağıtıyorlar. Suriye’nin kuzeyinden ve Irak Kürdistan bölgesine açılan sınır kapısından Ezidi ailelerin sürekli geliş gidişi oluyor. Bunun en büyük nedeni ise kaybettiklerini bulma umudu.