Trans Evi


Türkiye’de aile, toplum ve devlet tarafından çocukluklarından itibaren başlayan bir ayrımcılık ve ötekileştirmeye maruz kalan trans bireylerin eğitim, sağlık ve hukuk gibi en temel insan haklarına erişimleri oldukça kısıtlıdır.
Yazı: Dilara Çalışkan / Fotoğraf: Ömer Tevfik Erten
Cinsiyet kimlikleri sebebiyle çalışma haklarından da mahrum bırakılan trans bireyler özellikle hastalık ve yaşlılık durumlarında daha da kırılgan bir grup haline gelmektedir. İstanbul LGBTI Dayanışma Derneği, ilk adım olarak barınma, sağlık hizmetlerine erişim gibi konularda yardıma ihtiyaç duyan trans bireylere güvenli bir alan açma amacıyla 2012 yılında Trans Misafirhanesi’ni kurmuştur. Misafirhane, bireysel destekler ve sivil toplum örgütlerinin yardımlarıyla sürdürülebilir hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Trans misafirhanesinden sakinlerinden oluşan bu seçkiyle, bir yandan transfobik nefret suçlarına karşı mücadelede, şiddeti deneyimleyenleri kurbanlaştırmayan ve aynılaştırmayan bir söylem kullanmanın önemine değinirken, bir yandan da bizleri karşılayan yeni tartışma konularına alan açmayı amaçlamaktadır. Trans Evi, transfobik, dışlayıcı sosyal ve politik yapı içerisinde trans bireylerin geliştirdikleri direnç mekanizmaları üzerine bu tartışma alanını açarken, alternatif barınma alanlarının sağlanabilmesinin mümkün olabildiğini ve bu alanların ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu vurgulamaktadır.
Sadece kenti değil, bizleri, kim olduğumuzu, hangi alanlarda barınabileceğimize karar veren bir otorite haline gelen kentsel dönüşüm de Trans Evi’nde değinilen bir diğer konudur. Kentsel dönüşüm, kimlerin, nerelerde, neleri ve kimleri görmesi gerektiğini tayin ederken, kimilerimizi şehrin merkezinden uzaklaştırıyor ve “görünmez” kılıyor. Bu açıdan Trans Evi, sadece trans kadınları değil kentsel dönüşüm sebebiyle yerlerinden edilen tüm insanları da bizlere hatırlatarak “görünmez” ve “görünür” kılınanları aynı anda gözlerimizle buluşturuyor.