Dilan Sineması
Bir sinema salonu insanlara ne anlatabilir? Fısıltıları, kahkahaları, hüzünleri… Belki de unutulmuş olmanın, terk edilmişliğin yalnızlığını dile getirir Dilan Sineması gibi…
Yazı: Erdal Balsak / Fotoğraf: Serpil Polat
Bir zamanlar Ortadoğu’nun ve Balkanların en büyük sinema salonu olma özelliği taşıyan Dilan Sineması Harutyan Sarafyan adlı Ermeni bir mimar tarafından inşa edilmiş ve tasarımında 1950’li yılların İtalya’sındaki operalardan esinlenilmişti. Üç katlı sinema salonu toplam 2300 m2 alan üzerine bina edilirken 1900-2000 koltuk ve 70 ayrı balkona sahipti. Buna ek olarak binanın içerisinde dükkanlara, küçük restoranlara ve bir otele de yer verilmişti. 1950’lerden 1990’lara kadar altın çağını yaşayan Dilan Sineması, Diyarbakır’ın sosyal yaşam alanlarından biriydi ve önemli bir yere sahipti. İnsanlar en seçkin ve güzel kıyafetleriyle film izlemeye gelirlerdi. Dilan Sineması, bölgede sinema kültürünün yeşermesine önemli katkılarda bulundu. Birçok insan ilk filmini burada izledi, bir çok çift burada birbirlerine ilan-ı aşk yaptılar. Zaman biraz daha ilerlerken, 1986 yılında açık hava sineması bölümü kapatılıp bugün restoran olarak kullanılan kapalı bir alana dönüştürüldü.
Dilan Sineması, Diyarbakır kimliğinin önemli bir parçasıydı. Bu tarihi sinema neoliberal sistemden payını aldı ve 2000 yılında küçük odalara bölündü, nihayetinde 2010 yılında ilginin azalmasından dolayı tamamen kapandı. İlgisizlikteki en büyük etken kentin çeşitli yerlerinden açılan alışveriş merkezlerindeki artık önünde gazoz yerine sadece pop-corn satılan modern sinema salonlarıydı. Sinemanın sahibi Nejat Dilan, film şirketlerine filmleri geciktirdikleri ve modern sinemalara avantaj sağlayıp haksız rekabeti körükledikleri için davalar açtı. Dilan Sineması davayı kazandı ancak düşüşün önüne geçemedi. Bugün bu salon, geçmişin sinema tutkunluğunun prestijli zamanlarının tanıklığıyla kapalı halde duruyor.
Fotoğraflarda yer alan eski çalışanlar sinemada uzun yıllar çalışmışlardı ve burayla özel bir bağları oluşmuştu. Eskiden Dilan Sinemasında çalışmak prestijli ve çok aranılan bir pozisyondu. Birçoğu sinemada büyümüşlerdi. Örneğin sinemaya emek verenlerden Abdulkadir Aydın 9 yaşında gazoz satarak başlamıştı çalışmaya. Sinema kapandığında eski çalışanlar yeni yaşam yolları aramaya yönelmişlerdi. Biri kafeterya açarken diğeri sinemanın önünde ayakkabı boyacılığı yapıyordu. Bir diğeri başka bir sinema salonu işletiyordu. Bugün kapalı halde bulunan sinema geçmişin izlerini ve hafızalarını üzerinde taşıyor. 2014 yılında bina satışa çıkarılmış ancak tarihi öneminden dolayı satış beklemeye alınmış durumda. Sinemanın restorasyonu konusu hala bir muamma olmakla birlikte kentteki birçok kişi eski sinemayı destekliyor ve yapının korunması gerektiği konusunda hemfikir.