Organik Ölüm

Fotoğraflar: İlker Turan

Şehirlerin bir ömür törpüsüne, depreminden trafiğine, kalabalığından pahalılığına kadar birçok cefaya dönüştüğünü gören ve sayısı hızla artan kentli bir kesim gücü yettiği ölçüde kırsaldan toprak alıyor, fırsatını bulursa buraya ağaç dikiyor, bir ev inşa ediyor ya da yakındaki bir köy evini kiralayıp yerleşiyor. Aslında pek çoğumuzun hayallerini süsleyen basit, ucuz, sağlıklı bir yaşam biçimini hayata geçiriyor. Taptaze yiyecekler, temiz hava, eşsiz manzaralar, kuş sesleriyle şenlenmiş bir sessizlik, mutlu misafirler, sonsuz gökyüzü ve daha bir yığın mutluluk için öyle büyük paralar harcamaya da gerek yok çünkü günümüzde köyler ve etrafındaki araziler hızla boşalıp köhneleşmekte. Lakin madalyonun bir de diğer yüzü var. Öncelikle, kırsalda yaşamak orada ev bark sahibi olunsa bile sanıldığı kadar kolay değil; çaba, bilgi, sabır ve uyum istiyor. Hem sonra sessizliğe, derin gökyüzüne, bitmek bilmeyen bahçe ve ev işlerine ya da uzun yalnızlıklara alışmak zaman alabiliyor. Doğanın içinde yaşam kurmanın yolu biraz da onun “soğuk” yöntemlerini anlamaktan geçiyor. Nerede yaşam bulursa oradan fışkıran “ölüm olgusunu” mesela. Şehirlerin tozu dumanı arasında plastikleşen ve karanlık algılarla çerçevelenen ölüm mevhumu kırsal yaşamın çarklarını sessizce döndürüyor aslında ve geride kalanlar için bereket kaynağına dönüşüyor. Çürüyen ağacın kabuğunda, kesimlik hayvanın boynuzunda, zehirli mantarın renginde, çeşme yalağının serinliğinde, her çapa ve balta darbesi ile yıkılan ve yeniden kurulan pastoral dünyanın başrolünde hep o var. Ancak tüm bu duygu ve bilgilerle yoğrulsak ve doğa anamızla kucaklaşmayı başarsak bile huzur bulacağımızın bir garantisi yok. Çünkü burası Türkiye ve hemen tepenizden bir yüksek gerilim hattı geçmeyeceğini, biraz ötenize devasa RES’lerin dikilmeyeceğini, karşı sırtlardaki ormanın maden sahası olarak satılmayacağını, HES’inden tut termik santraline, otobanından fabrikasına iğrenç bir oluşumun her şeyi bir anda kâbusa çevirmeyeceğini bilmek mümkün değil. Hâlbuki tek istediğimiz organik bir yaşamın ardından gelecek organik bir ölüm.

Fotoğraflar, sık sık misafirleri olduğum sevgili Aylin ve Yasin’in beş yıl önce yerleştikleri Lapseki’nin Dereoba ve Taştepe Köyü civarında çekilmiştir.