Transdinyester; De Facto Ülkede Bir Gün
Sovyetler Birliği’nin 1980’lerin sonuna doğru dağılma sürecine girmesiyle birliğin içinde yer alan cumhuriyetler de bağımsızlığını ilan etmeye başladılar. Bu cumhuriyetlere Moldova da katılır. Ancak Moldova içerisinde yer alan bir bölge olan Transdinyester Moldova’ya katılmaz.
Yazı ve Fotoğraf: Tolga Subaşı
Orak çekiçli bayrağı, sosyalist yönetim tarzı, Lenin ve Marx’ın önemli figürler olarak kabul gördüğü bir ülke olan Transdinyester, Moldova sınırları içerisinde yer alan ancak Sovyetler Birliği’nin dağılma süreci ile birlikte Moldova’ya dâhil olmayarak tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş “de-facto” bir cumhuriyettir. Sosyalist bir cumhuriyet olan Transdinyester’in kendi siyasi yapısı, meclisi, ordusu, polisi bulunmakta ancak ülke hiçbir devlet tarafından tanınmadığı için Birleşmiş Milletler’de temsil edilmemektedir.
1991 yılında Moldova’nın bağımsızlığına kavuşmasıyla aynı yıl Transdinyester de bağımsızlığını ilan etmiştir. Moldova’nın Transdinyester’in bağımsızlığını kabul etmemesi üzerine 1992 yılının Mart ve Temmuz ayları arasında kısa süreli bir savaş yaşanır. Transdinyester Savaşı olarak tarihe geçen bu savaş, Transdinyester Cumhuriyeti Muhafızları ve Rusya tarafından desteklenen Kazak Birlikleri ile Moldova güvenlik güçleri arasında geçer. Kısa süren bu savaşta 900’ü Transdinyesterli olmak üzere, 1200 kadar kişi hayatını kaybetmiştir. Çatışmalı sürecin ardından yine aynı yılın Temmuz ayında Rusya ve Ukrayna’nın arabuluculuğu ile ateşkes sağlanır. 500 bin kişinin yaşadığı ve Rusya tarafından desteklenen Transdinyester’de 2006 yılının eylül ayında düzenlenen referandum ile halkının %97’si bağımsızlıktan yana oy kullanır. Aynı zamanda bağımsızlıklarının tanınmasını isteyen Transdinyester Cumhuriyeti, bunun kabul edilmemesi durumunda Rusya’ya bağlanmak istemektedirler, ancak ülkenin Rusya ile sınırları bulunmamaktadır.
Ülkenin Rusya korumasında ve desteğinde olması ülkede Rus askerlerini de oldukça olağan hale getirmektedir. Ülkenin bayrağı SSCB döneminden kalma bir bayrak. Sovyetler döneminde sosyalist cumhuriyete bağlı her bir cumhuriyet, farklı bayraklarla temsil ediliyordu. Bu bayrakların ortak noktası ise bayraklarda yer alan orak çekiçti. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Moldova ile kendini yakın görmeyen Transdinyester bölgesi, Moldova’ya bağlanmadığı gibi bayrağını da değiştirmemiştir. Kendilerini Romanya’ya yakın hisseden ve büyük çoğunluğu da Romence konuşan Moldova’ın aksine, Transdinyester halkının tamamı Rusça konuşmakta ve Rus alfabesi kullanmaktadır. Ülkeye girdiğiniz anda zaten bu fark çok açık bir şekilde görülür. Bina yapıları, geniş ceddeler, Kiril alfabesi, Rusça konuşanların yoğunluğu, Lenin heykelleri, Sovyet döneminden kalma büyük devlet binaları ve Lenin, Marks, Clara Zetkin gibi cadde ve sokak isimleri insana Moldova dışında başka bir yerde olduğunu fazlasıyla hissettirebiliyor.
Rusya’nın bayraklarını sıkça gördüğünüz, oldukça sakin ve düzenli bir ülke olan Transdinyester’in başkenti Tiraspol’e ise hem Ukrayna’nın Odessa şehrinden hem de Moldova’nın başkenti Kişinev’den rahatlıkla ulaşılabilir. Moldova’nın başkenti Kişinev’den neredeyse her yarım saatte bir araç bulabilmek mümkün. Kişinev ile Tiraspol arası uzaklık ise yaklaşık 70 km. Moldova’dan Transdinyester’e geçişte ise pasaport gerekmektedir. Ancak tanınmayan bir ülke olmasından kaynaklı pasaportlara geçiş damgası basılmamakta sadece kalabilecek zamanı gösteren küçük bir fiş verilmektedir. Bu fiş kalınacak gün sayısını ya da günübirlik kalınıyorsa izinli saat aralığını göstermektedir. Belirtilen saatte ise çıkılması gerekmektedir.
Transdinyester, Dinyester Irmağı ile batısında yer alan Moldova’dan doğal sınırlar ile ayrılır. Ülkenin doğusunda ise Ukrayna bulunur. Ülkeye Moldova tarafından Bender Kalesi’nin de bulunduğu küçük bir şehir olan Bender şehrinden girilmektedir. Dinyester Irmağı’nı geçtikten hemen sonra da başkent Tiraspol’ün en geniş caddesi “25 Ekim Caddesi”ne girmiş olursunuz. Şehre girişte parlamento binası ve yine bu binanın önünde Tiraspol’ün simgeleri arasında yer alan büyük bir Lenin heykeli yer almaktadır. Parlemontonun karşısında yer alan meydanda ise 1992 yılında gerçekleşen Transdinyester Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin anısına yapılmış anıt bir mozole ve savaşta kullanılmış bir tank sergilenmektedir. Yine bu caddeyi kesen Lenin Caddesi, Marx ve Rosa Luxembourg şehrin caddeleri arasında yer almaktadır. Tiyatroları, parkları, kütüphaneleri, sosyalist dönemden kalma az nüfuslu bir ülke olması ve yine sosyalizm ile yönetilmesi ülkede bir ütopyayı da barındırmakta. İşsizlik oranının %0,5’lerde yer aldığı ülkedeki uluslararası belisizlik, farklı ülkelerin yatırım yapmasını da engellemektedir. Bu durum da ülkeyi ekonomik olarak zorlamaktadır. Yine ülkenin tanınmaması nedeniyle ülke vatandaşlarında Rusya, Moldova ve Ukrayna pasaportları bulunmakta ve çok sayıda Transdinyester vatandaşı başta Rusya olmak üzere farklı ülkelerde çalışmaktadır.
Tiraspol’ün temizliği ve düzeni dikkat çekerken birçok yerde parkların olduğu kent oldukça yeşil. Kısa bir süre sonra her yer birbirine benzemeye başlıyor. Devlet binaları haricinde birçok bina 3 ya da 4 katlı. Tiraspol’ün hemen yanından geçen ve ülkenin de sınırını belirleyen Dinyester Irmağı ise Tiraspol halkı için dinlenme alanı oluşturuyor. Hatta denize kıyısı olmayan ülkede vatandaşlar için ırmağın kimi yerleri plaj ve yüzme alanı olarak düzenlenmiş. Kentte Yuri Gagarin adına yapılmış büst gibi önemli birçok karakterin büstleri ile karşılaşabilirsiniz. Elinizde çıkış saatini belirten bir fiş bulunuyorsa panik içinde ülkede hızlı gezmek zorunda kalınabilir. Yine de bir kaç saat olsa bile Transdinyester’de bulunmak bu ‘de facto’ ülkedeki yaşama tanık olmak özel bir durum.