Domates Sergileri


Haziran – Eylül ayları arasında hasat döneminin başlamasıyla Ege’nin önemli tarımsal ihraç ürünleri arasında yer alan domates kurutulmaya bırakılıyor ve bölgedeki birçok sergi alanı kırmızı renge bürünüyor. Türkiye’de çok fazla tüketilmeyen kurutulmuş domates, dünyanın birçok ülkesinde büyük ilgi görüyor.
Yazı ve Fotoğraf: Nuray Aparı
Sergilerde savaş nedeniyle Suriye’den gelen aileler ve Şanlıurfa’dan gelen işçiler çalışıyorlar. Mevsimlik işçiler günlük yevmiyeler karşılığında 40 derece sıcaklık altında sabahtan akşama kadar ekmek paralarını çıkarmaya çalışıyorlar. Ailenin en küçük bireyinden en büyüğüne kadar her birinin sorumluluğu var. Ailenin en büyükleri, tarladaki sıcakta çalışamayacak olanlar kaldıkları çadırları derleyip toparlıyor, yeni doğmuş torunlara bakıyor ve yemek yapıyorlar. Kış dönemi için de kendi erzaklarını hazırlamakla meşgul oluyorlar. Seradaki boş kasaların, çuvalların toparlanması ve küçük kardeşlere bakma işi de çocukların sorumluluğunda. Geri kalan aile fertleri de domateslerin kurutma işlerinde çalışıyorlar.
Kurutma işi bir kaç bölümden oluşuyor. Kamyonlarla gelen domatesler belirli bir düzen içinde seraya dökülüyor ve işçiler tarafından tek tek iki eşit parçaya bölünüyor. Domatesler bir hafta boyunca kavurucu güneşin altında sık sık bir takım işlemlerden geçiriliyor. Steril hale geldikten sonra da tuzlama işlemi yapılıyor. İşin sonunda kuruyan domatesler itina ile toplanıp vakumlanması için çuvallara doldurulur. Domatesin rengi ne kadar canlıysa kalitesi de o kadar iyi kabul ediliyor. Kurutulmuş domateslerin yurt dışına ihraç edilmeden önce ihracatçı firmalar ile üreticiler arasında sözleşme yapıldıktan sonra ekimin gerçekleştirilmesiyle birlikte pazar sorunu yaşanmıyor.
İşçilerin çalışmalarından sorumlu kişiler eşliğinde mesai yapılıyor. Sıcağın altında süren bu yorucu işi çalışanlar “Göz görene kadar çalışırız” diyerek özetliyor… İşçiler kahvaltı ve öğlen yemeği dışında günde iki kez çay paydosu veriyorlar. Kavurucu sıcağın altında en çok ihtiyaçları olan soğuk suyu termoslarda muhafaza ediyorlar. Seranın dışında kendi kurdukları çadırlarda yaşamlarını sürdürüyorlar. Yazın sonunda ise mevsimlik işçiler farklı bir şehre doğru rızıklarının peşinde yollara koyuluyorlar…