Arka Bahçe ve Deniz Feneri

“Arka Bahçe ve Deniz Feneri”, antik dönemdeki yöntemlerle Bergama’da parşömen üretimini devam ettirme konusunda ısrarcı iki genç kadının hikâyesini, toplumsal ve kültürel olarak inşa edilen kadın kimliğine yüklenen “doğası gereği” ve “özel alan” kavramları ekseninde anlatıyor.

Yazı ve Fotoğraf: Günseli Baki 

Kamusal alanın erkeğe, özel alanın kadına ait olarak görüldüğü toplumsal düzenin aksine, bu çalışmada özel alan “ev”in yerini arka bahçe alıyor. Arka bahçe aynı zamanda “kadınlar hassastır, yapamaz” denilen bir zanaatı devam ettirdikleri ve üretmekten huzur duydukları “kendine ait bir oda” olarak karşımıza çıkıyor. Kitap projesi olarak tasarlanan serinin el yapımı kitabı, Demet ve Nesrin için kadın dayanışmasının simgesi olarak sınırlı sayıda üretildi ve proje 8 Mart’ta yayınlandı.

M.Ö. II. yüzyılda Atina’daki bir kütüphane kitaplarını açık arttırmayla satışa çıkartır. Bu açık arttırmaya katılan Bergama Kütüphanesi, İskenderiye Kütüphanesi’nden daha fazla bir bedel ödeyerek kitapları satın alır. Bu durumdan rahatsızlık duyan Mısır’daki Ptolemaios Krallığı sadece Nil kıyısında yetiştirilen ve yazı malzemesi olarak kullanılan papirüsün Bergama’ya gönderilmesini yasaklar. Bergama Kralı II. Eumenes, papirüse alternatif bir yazı malzemesi arayışına girer. Bergama kütüphane sorumlusu Krates, krala keçi ve oğlak derisinin yazı yazmaya uygun hale getirilebileceğini söyler. Deriler kalsiyum, karbonat, kireç gibi malzemelerle temizlenir, inceltilir ve çerçeveye iplerle gerilerek kurumaya bırakılır. Deriden hazırlanan bu parşömenlere “Charta Pergamena” / “Bergama Kâğıdı” adı verilir.

Bitkiden üretilen papirüse karşılık deriden yapılan parşömen, Çinlilerin kâğıdı bulmalarına kadar yazı malzemesi olarak papirüsün yerini alır ve Bergama’dan dünyaya yayılır. Bergama Krallığı, bu önemli buluş sayesinde bilim ve kültürde ilerleyerek, Ptolemaioslar’a bağımlı olmadan kitap üretmeye devam eder. Parşömenin icadı aynı zamanda kitabın ve ciltlemenin de icadıdır. Bin beş yüzyıl boyunca en önemli yazı malzemesi olan parşömen, antik çağ bilimini de Rönesans’a taşır.

Bergama’nın sahip olduğu bu önemli kültürel mirası, Anadolu’nun son karatabağı 87 yaşındaki İsmail Araç’ın çıraklığını yaparak, antik dönemdeki yöntemlerle parşömen yapımını öğrenen iki özel kadın; Demet ve Nesrin devam ettiriyor.

Kadınların maruz kaldığı her türlü negatif ayrımcılığın yanında, toplumsal olarak inşa edilen kadın kimliğinin duygusal, hassas, kırılgan hatta irrasyonel olarak görülmesinin yarattığı sorunlar, Demet ve Nesrin’in de çıktıkları bu yolculukta peşlerini bırakmamış. Ama kendilerine olan inançlarını hiç yitirmemişler. Ustaları İsmail Araç’ı, onun yanında çırak olarak çalışmak için ikna etmeleri iki buçuk yıl sürmüş. İsmail Usta, derilerin pis kokması, fiziksel güç gerektirmesi nedeniyle kadınların bu işi yapabileceklerine önceleri hiç inanmamış. Demet ve Nesrin’i test etmek için en pis, en kanlı derileri eldivensiz olarak kullanmalarını istemiş, dereden kovalarca kum taşıtmış. Dört yıllık bir çıraklık döneminden sonra kalfalığa, 2017 yılında düzenlenen “Peştamal Kuşatma Töreni” ile de Türkiye’deki bilinen ilk kadın parşömen ustaları olmayı başarmışlar.

Parşömenin, Demet ve Nesrin için kültürel bir mirası gelecek nesillere aktarma sorumluluğunun yanında başka anlamları da var: Demet’in hayatını anlamlandırma arayışı  içindeyken karşısına çıkmış parşömen. Onun için bir kılavuz, bir deniz feneri olmuş. Nesrin için ise parşömenleri ürettiği arka bahçe; gizli bir sığınak, sessiz ve yalnız kalabildiği, kendini var ettiği özel alanı. Burası, kaybolmak üzere olan bir zanaatı devam ettirmenin sorumluluğunu taşıyan iki genç kadının, zorlu zamanlarda deniz fenerinin ışığıyla aydınlanan arka bahçesi…