Girit; Yeşil Sofra
Her ne kadar balık burada popüler ise de Girit mutfağının en önemli özelliği, kalitesiyle dünyaca tanınan zeytinyağı, sebzeleri, kekik balı, yabani otları, keçi eti, kaliteli şarapları, koyun yoğurdu ve yerel peynir çeşitleri.
Yazı ve fotoğraf: Ufuk Sarışen
Hedefimiz dört gün içerisinde adanın önemli bölgelerini ziyaret edip ve dillere destan Girit mutfağının kapısını aralamak. Doğudan batıya 260 km, kuzeyden güneye de 60 km’lik bir mesafe söz konusu. Sahilden dolaşayım derseniz 1000 km’lik bir yolu göze almanız gerek. Dolayısı ile ada oldukça büyük ve yerleşim yerleri de birbirinden uzak olduğu için çeşitli karakteristiklere sahip bir ada aynı zamanda. İlk olarak adanın beyni denilebilecek en büyük şehir olan Heraklion veya Osmanlı ismi ile Kandiye’deyiz. Aslan Meydanı (Lion Square) şehrin merkezi kabul edilen insanların kafelerinde, restoranlarında ve sokaklarında vakit geçirdikleri sosyalleşme alanı. Tam merkezde meydana adını veren 4 aslanın ağzından akan sular ile beslenen bir havuz bulunuyor. Havuzun etrafındaki kafeler turistler ile dolu. Ancak asıl Heraklionluların gittiği ve daha kişilikli olan kafeler havuzun batı tarafındaki bir arka sokakta bulunuyor.
Burası Girit halkının en çok tercih ettiği mekânlar. Meydandan limana doğru inerken sağ tarafta Venedik zamanından kalma Ag Markos ve Ag Titos kiliselerini geçiyoruz sırasıyla. Bu cadde sahilde Heraklion Kalesi ile son buluyor. Caddenin hemen sonunda, köşede limanı karşıdan gören salaş bir balıkçı var. Bahçesinde asılı taze ahtapotlar ile hemen dikkat çeken bir mekân. En taze balıkları burada bulmak mümkün çünkü sirkülasyonu çok fazla olan bir mekân. Adanın balıkçıları günlük olarak taze balık çeşitleri ile sabahları buraya uğruyorlar. Boş masa bulmak için bekleyen insan kalabalığını görmeniz olası. Her ne kadar balık burada popüler ise de Girit mutfağının en önemli özelliği, kalitesiyle dünyaca tanınan zeytinyağı, sebzeleri, kekik balı, yabani otları, keçi eti, kaliteli şarapları, koyun yoğurdu ve yerel peynir çeşitleri. Bu ürünlerin harikulade kombinasyonu olan yemekler, doktorlar tarafından uzun ve sağlıklı bir yaşam için en uygun diyet olarak kabul ediliyor. Çünkü çeşitli dönemlerde yapılan araştırmalar, Giritlilerin kalp, damar ve diğer hastalıklara yakalanma açısından, hep en son sırada yer aldıklarını gösteriyor. Yani Akdeniz’in en sağlıklı ve en uzun ömürlü insanlarından Giritliler.
Yemek için Lion Square’in 2 üst sokağındaki Teras’a gidiyoruz. Teras Yunancada canavar demek. İsmi ile bağdaşmayan, sokağa atılmış masaları ile sevimli bir mekân. Özelliği günlük değişik yemekler yapılan ve ne pişirilirse yenilen mekânlardan olması. Mekânın sahipleri İrem Hanım ve Yorgo Bey İstanbul’da tanışmışlar ve bu tanışma sonrası İrem Hanım bankacılık kariyerini geride bırakarak hiç düşünmeden adaya yerleşmiş. Yemekleri ağırlıklı olarak Yorgo yapıyor, İrem de yardım ediyor. İlk olarak adanın keçi peyniri ve kekik balı karışımını ev yapımı ekmeğe sürerek başlıyoruz. Ardından fırınlanmış keçi eti geliyor. Et ağızda dağılan cinsten, baharatsız ve sossuz ancak çok leziz. Yorgo “etin lezzeti böyle anlaşılır yoksa sos yersiniz” diyor. Keçi eti nedense bizde pek tercih edilmiyor ama burada her yerde karşımıza çıkıyor, tavşan eti ile beraber. Kasap dükkânlarının vitrinlerinde asılı tavşanları görmek başlangıçta biraz ilginç gelse de sonradan alışıyoruz. Nohut ve zeytinyağlı bulgur, keçi etinin ayrı tabakta sunulan aperitifleri. Yemek mi çok leziz, yoksa muhabbet mi pek ayırt edemeden vedalaşıyoruz bu çiftle.