SSCB’nin Sessiz Frekansı
“Sovyet Uygarlığı… Telaşla onun izlerini kayda geçiriyorum. Tanıdık yüzler. Sosyalizm hakkında soruyorum. Aşk, yaşlılık, kıskançlık, çocukluk hakkında soruyorum. Hikâyeler arıyorum. Kaybolan hayatın binbir ayrıntısı. Yetişemiyorum. Yetişemeyenlerdenim ben. Sosyalizme uçarak giden trenden, hızla kapitalizme giden trene atlıyor herkes. Ben geç kalıyorum.” (Svetlena Aleksiyeviç)
Yazı ve Fotoğraf: Damla Atak
Issız, terk edilmiş, tozlu, uzunca bir yoldan geliyorum. Böyle bir yerin varlığına dair olan inancımı tam yitirmişken, demirin soğukluğunda pejmürde bir kapıyla karşılaşıyorum. Ardına uzanmış uzun patikadaki izlerden ve yeşilliğin içerisinde gizli saklı kalmış pembe evlerden buradaki kadim yaşanmışlık hissettiriyor kendini. Geçmişin kapısından geçerken, ayak izleri geziniyor ruhumda. Evet. İşte oradalar! Şaşkın bakışlarla gülümseyen koca bir tarih karşılıyor beni.
Yıkık bir binanın hemen önünde, eski bir avluda sohbet ederken buluyorum onları. Geçmiş anılarını konuştuklarını varsayıyorum. Beni fark ettiklerinde gülümsemelerine rağmen tedirgin olduklarını yüzlerinden hemencecik anlıyorum. Önce “Ajan mısın?” diye soruyorlar. “Değilim” diyerek cevap veriyorum.
Ütopya sandığımız birçok şeyin bir zamanlar gerçekten yaşanmış olduğunu duyup geldiğimi ve bir kez daha onlardan dinlemek istediğimi söylüyorum. Geçmişin ve geleceğin kayıp kuşağı olarak, bizden çalınanlara karşı kendime bir yer edinmek istiyorum. Ağaçtan yeni toplanmış taze kiraz ikram ediyorlar. Sonra herkes rahatlıyor. Kiraz kırmızısı geçmiş ütopyalarını anlatmaya başlıyorlar…