Nazar Çıktı
Yazı: Aslı Aydınalp / Fotoğraf: Aylin Kızıl
Büyük koşturmacalar içinde, dakika dakika planlanmış kurumsal hayatlarda bile saat takmayı unuttuğumuz, akıllı telefonların saatlerine talim ettiğimiz döneminde hayatın, Hayriye Teyze’nin bahçesindeki duvarda asılı olan saatin zamana verdiği değer kadar sevmek isterdim hayatı. O yavaşlık içindeki düzen, o yokluk içindeki varlıkla… Ha bir saat önce ha bir saat sonra diyebilecekken demeden, tüm günler neredeyse birbirinin aynısı iken her anın kendine has oluşunu bilerekten…
Her şeyin yerinin olduğu evleri çok severim, öyle olunca kıymeti biliniyor eşyaların, o çeyizlik aynanın duvardaki, güzel lokumların ikinci çekmecedeki, ayakkabıların kapıdaki, tavukların bahçedeki, masa örtüsünün sandalye tepesindeki, en serin yer diye şişelerin bahçe pervazındaki yeri ve nicesi… Hayriye Teyze’nin oturduğu yerden hiç tereddüt etmeden her şeyi nerede bulacağımızı tarif eden sesi, sahiplenen ve seven sesi… Yanlış anlaşılmasın eşyaya tamah etmek değil bahsettiğim, benimsemek ve içselleştirmek. Yoksa kırılan fincanın ardından kocaman kahkaha da Hayriye Teyze’nin sesi, hani kahkahasının arasında “nazar çıktı” dediği…